2023 Erciyes Ultra Trail 64K Yarış Raporu

Parkur

Geçen seneki yarış raporumda parkurdan biraz bahsetmişim ama bu yazıda biraz daha detaylı bahsetmek istiyorum. Önceki raporumda

Erciyes 64K parkuru toplamda 3000m+ tırmanış içeren teknik bir dağ parkuru.

yazmışım. Öncelikle onu

Erciyes 64K parkuru toplamda 3000m+ tırmanış içeren teknik kısımları olan çoğunluğu koşulabilir bir dağ parkuru.

olarak düzelteyim. Çoğunluğu koşulabilir olsa da Türkiye’deki birçok yarışa göre çok fazla teknik kısım içeriyor ve muhtemelen ülkemizin en zor yarışlarından biri.

Yarış Tekir Kapı’dan dik bir eğimle başlıyor. İlk teleferik istasyonuna ulaştıktan sonra uzunca bir süre stabilize yoldan inişli çıkışlı devam ediyor. Peri Kartın CP’sine yaklaşırken ilk teknik kısım olan volkanik kumlu bir bölümden dik bir inişe giriyorsunuz. Sonrasında ise Peri Kartın CP’sine doğru taşlık teknik bir zeminden iniyorsunuz. CP’den sonra da yaklaşık 1km aynı zeminden yamaç üzerinden devam ediyorsunuz.

Bu arada bilmeyenler için “kartın”, “sarp kaya, yamaç” anlamına geliyor. Yani aslında Peri Kartın kelimesini okuyunca orada teknik bir kısım olduğunu anlayabiliyoruz.

Teknik kısımdan çıktıktan sonra Sarıgöl CP’sine kadar stabilize yoldan koşuyorsunuz. Sarıgöl’den sonra da bu yol uzunca süre devam ediyor. Sanırım Sarıgöl ve Kızık CP’lerinin tam orta noktasında ara ara ellerinizi de kullanmanız gereken kayalık dik bir iniş başlıyor. Bu iniş bittikten sonra bir süre single track’te düz zeminde koşuyorsunuz; fakat sonrasında yine benzer bir teknik iniş başlıyor. Bu iki inişin toplam uzunluğu 1-1.5 kilometredir. Yine de insanı oldukça yavaşlatıyor. Bu inişler bittikten sonra tekrar stabilize yola çıkıyorsunuz ve çok geçmeden Kızık CP’ye ulaşıyorsunuz. Buradan Gereme CP’ye, hatta Zambık CP’ye kadar stabilize yoldan koşuluyor. Bir not olarak parkurun en alçak yeri Kızık Köyü olduğu için burada hava sıcak olabiliyor.

Zambık CP’den sonraki 10km ise yarışın en zorlu yeri. Bu kısımda onlarca irili ufaklı yarıklar var. Sürekli kayan bir zeminde bu yarıklara iniyorsunuz ve tekrardan çıkıyorsunuz. Bu yarıklar arasındaki kısım da taşlık ve bol bol geve dikeni içeriyor. O yüzden koşabilseniz bile fazla hızlanamıyorsunuz. Bu kısımda işaretleri görmek de hiç kolay değil; o yüzden arada durup işaretlerin yerini belirlemek gerekiyor.

Bu kısımda ilerlerken önce Tekir Göleti’ni görüyorsunuz, sonra yavaş yavaş başlangıç alanını görmeye başlıyorsunuz. En sonunda kayak pistlerinden birinden inerek başlangıç rakımına ulaşıyorsunuz. 2 km daha düz koştuktan sonra nihayet bitiş çizgisine ulaşıyorsunuz.

Hazırlık

Parkuru detaylıca betimledikten sonra gelelim benim gözümden yarışı incelemeye. Bu sene aslında SkyErciyes’ten iki hafta önce yapılan Olympus Marathon‘a katılma niyetindeydim. Hatta bir diğer hedef yarışım olan Tahtalı Run To Sky, Olympus Marathon’un ilk yarısının antrenmanıydı ve Tahtalı sonrasında birkaç downhill antrenmanıyla beraber dik çıkışlara çalışmaya devam etmiştim. Tam Olympus Marathon öncesi konsolosluğun arayıp yetiştireceğiz demesine rağmen (bir sürü yere şikayet emaili atmanın etkisi haha) vizem yetişmedi. Bu yüzden boşu boşuna erkenden tapering sürecine girmiş oldum. SkyErciyes’e de iki hafta kala öyle garip bir durumda ortada kaldım. Bu iki haftayı hiç sert bir antrenman yapmayarak easy koşularla geçirdim. Belki 1-2 tempo koşusu koysam güzel olurdu ama yarışa dinlenmiş bir şekilde girmek istediğimden riske atmadım. Keşke Olympus Marathon için taper yapmasaydım.

Hedef

Yarışı 9 saat altında bitirme hedefi koydum.

Yarış Öncesi

Aklimatizasyon için Erciyes’e iki gün öncesinde, yani perşembe günü gittik. Gittiğimiz gün 3000 metrelere çıkıp biraz vakit geçirdim. Cuma günü ise VK yarışının bitişine gidip (3400m) hem yarışmacıları karşılamış oldum hem de yine yüksek irtifada vakit geçirmiş oldum. Aslında aklimatizasyon için böyle iki gün yeterli değil ama vücut yine de bir miktar adapte oluyor.

Yarış

Yarış sabahı iki tane muz yedim ve pancar-elma karışımı içtim. Yarım saat öncesinde başlangıç noktasına gidip biraz ısındım.

Yarışın çoğunluğuyla ilgili anlatacak özel bir şey yok aslında. Yarış saatinde başladı; hava, sabah olduğu için biraz serindi ama yine de şort-tişört koşmaya uygundu. Zaten az sayıda yarışmacıydık, ilk tırmanışın sonunda ön grup olarak 3 kişi bir araya gelip koşmaya başladık. Bu durum Kızık CP’ye kadar değişmedi. Bu arada beslenmemi plana uygun bir şekilde yaptım. Arada, bir çobanın ikram ettiği tuzlu ayran da çok güzel geldi. Kızık’a kadar tamamen sorunsuz ilerledim diyebilirim.

Kızık CP’den sonra parkurun en alçak rakımına (1600m) ulaştığımız için sıcak hava kendini hissettirmeye başladı. Çok aldırmadan devam ettim fakat Gereme CP’ye ulaştığımda biraz başım dönmeye başladı. Burada iyi beslenmeye çalışıp yola tekrar koyuldum. Başımın dönmesi geçmeyince koşulabilir olan bu kısımlarda yürümeye başladım. Zambık CP’ye doğru irtifa biraz artıp hava tekrar serinleyince kendime gelip tekrar koşabilmeye başladım. 7 saatte Zambık CP’ye ulaşmışım. Yarış öncesi planlarımda da buraya 7 saatte gelip sonraki 2 saatte kalan 10 km’yi koşabilirim diye düşünmüştüm. O yüzden 7 saatte ulaşınca biraz sevindim, moralim yerine geldi. Kötü hissedince bana çok gecikiyorum gibi gelmişti.

Zambık CP’de iyice beslenip, gücümü topladıktan sonra devam ettim. Sonraki 10 km’yi aslında çok yavaş koştuğumu düşünmüyordum ama bitişe 9 saat 23 dakikada ulaşmışım. Yine hedefimi tutturamadığım bir yarış oldu kısacası. Her şeye rağmen sonuçtan mutsuz değildim.

Yarış esnasında 11 Olimp Fire Start Jel, 4 tane OnTheGo Kafeinli Jel, 6 WUP Tuz Tableti, 1.5 bardak ayran, 6 şişe de Beypazarı Soda tüketmişim.

Yarış Sonrası

Yarıştan sonra iyi hissediyordum, bacaklarımda yorgunluk vardı tabii ama ekstra herhangi bir ağrı ya da baş dönmesi vs. hissetmiyordum. Bu da son kısmı neden 2 saatten uzun koştuğumu anlatıyor aslında, orayı pek zorlamamışım.

Yarış Notları

  • Bu yarışta beslenme planımı alacağım karbonhidrata göre yapıp almam gereken sodyum miktarını hesaplamamıştım. Normalde saatte en az 500mg sodyum almam gerekiyor ki sıcak havalarda çok daha fazlasını almam lazım. Bu yarış için hesapladığımda yaklaşık 4000mg sodyum almışım. Sanırım havanın ısındığı kısımda başımın dönmesinin ana sebebi bu. Sonraki yarışlarımda, özellikle uzun yarışlarda hava sıcaklığına göre saatte 750mg-1000mg sodyum almaya çalışacağım.
  • Geçen seneye göre bu sene süremi 2 saat daha geliştirmiş oldum. Bu kadar fark olmasını bekliyordum çünkü geçen sene hiç hazır olmadan girdiğim bir yarıştı Erciyes Ultra Trail.
  • Bu yarış öncesi Olympus Marathon iptal olunca uzun bir koşu yapmamış oldum. Normalde 9 saat sürecek bir yarış için yarış hızında 4-5 saat sürecek bir koşu yapmak iyi olabilir. Hem beslenme denemesi için hem dayanıklılığı biraz arttırmak için.
  • Yine de 9 saat süren bir yarışı iyi hissederek bitirdiğime sevindim. Dayanıklılığımın geçen seneye göre geliştiğinin bir göstergesi olarak görüyorum.
  • Daha fazla uzun yarışlara katılmak istediğimi farkettim. Bu sene dağcılık aktivitelerim dolayısıyla çok iyi antrenman yapamadım ama bundan sonra antrenman hacmimi de arttırarak uzun yarışlara katılmak istiyorum.